• Küçük Aile Çiftçiliğinin Durumu: Torbalı Örneği

    10. Seminer Bilgi Notu PDF

    Tartışmacı: Prof. Dr. Mustafa Koç

    Toronto Metropolitan Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğretim üyesi olan Mustafa Koç, aynı üniversitenin Gıda Güvencesi Araştırmaları Merkezi’nin (Centre for Studies in Food Security) direktörlüğü görevini de sürdürmektedir. Eğitimini Boğaziçi Üniversitesi, Waterloo ve Toronto üniversitelerinde tamamlayan Mustafa Koç, Kanada’da Centre for Studies in Food Security, Canadian Association for Food Studies ve Food Secure Canada’nın kuruluş ve yönetiminde rol oynamış, bu konulardaki katkıları nedeniye 2016 yılında Ryerson Faculty Association ve 2017 yılında Canadian Association for Food Studies tarafından üstün başarı ödüllerine layık görülmüştür. Mustafa Koç’un çalışmaları gıda güvencesi ve politikaları, gıda çalışmaları ve göç sosyolojisi alanlarına odaklanmaktadır.

  • Sürdürülebilir Gıda Sistemleri için Yol Haritası: Karşıyaka’da Araştırma, Yöntem ve Uygulama Çerçevesi Tasarımı

    9. Seminer Bilgi Notu PDF

    Kıdemli Hoca: Prof. Dr. İlhan Tekeli

    6.11.1937 yılında İzmir’de doğdu. İzmir Atatürk Lisesi, İTÜ İnşaat Fakültesi, ODTÜ Şehir ve Bölge Planlaması, Pensylvania Üniversitesi Bölge Bilimi yüksek lisans mezunudur. 1966’dan günümüze kadar ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümünde ders vermektedir. 1995 yılında TÜBA üyesi seçilen Prof. Tekeli 2011 yılında bu akademiden ayrılarak bilimler akademisinin kurucu üyesi olmuştur.  1991’de Türkiye Tarih Vakfının kurucuları arasında yer almış ilk on yılında başkanlığını yapmıştır. 2009-2019 yılları arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan danışmanlığı yapmıştır. Günümüze kadar 112 kitabı yayınlanmıştır. Bunların 22’si tarih konusundadır. Bu kitaplardan ikisi tarih yazıcılığı üzerinedir. Öğrencileri İlhan Tekeli Şehircilik Kültür Vakfını kurmuşlardır.

    (daha&helliip;)
  • Sermaye-Doğa İlişkisi Perspektifinden 21. yy. Tarım Sorunu: Politik Ekonomi ve Politik Ekolojiyi Buluşturmak

    8. Seminer Bilgi Notu PDF

    Dr. Fikret Adaman 

    Lisans ve lisansüstü eğitimini Boğaziçi Üniversitesi’nden (1987), doktora eğitimini ise  Manchester Üniversitesi’nden (1993) iktisat alanında tamamlamıştır. Boğaziçi Üniversitesi  İktisat Bölümü’nde ekonomi profesörü olarak ve aynı zamanda Sabancı Üniversitesi İstanbul  Politikalar Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olarak görev yapmaktadır. Çevre iktisadı, gıda tarım-iktisat ilişkilenmesi, iktisadi düşünce tarihi, politik ekoloji, Türkiye’nin ekonomi politiği ve  sosyal politikalar üzerine çalışmaktadır. Ekonomi bölüm başkanlığı ve rektör danışmanlığı  görevlerini icra etmiştir. Misafir eğitmen/ araştırmacı olarak Bologna, Erasmus, UTAH,  Purdue ve UMASS üniversitelerinde bulunmuştur. Neoliberal Turkey and its Discontents,  Rethinking Structural Reform in Turkish Agriculture, Environmentalism in Turkey gibi Türkiye’de neoliberalizm, kalkınma, tarım, çevre ve çevrecilik gibi çeşitli alanlarda  editörlüğünü üstlendiği uluslararası ve ulusal yayınevlerinden yayımlanmış kitapları ve Ecological EconomicsDevelopment and ChangeCambridge Journal of Economics,  GeoforumJournal of Peasant StudiesEnvironmental PoliticsEnvironment and Planning,  International Journal of Middle East StudiesInternational Journal of Agricultural Resources,  Environment and BehaviorNew Perspectives on TurkeyAntipode gibi uluslararası dergilerde yayımlanmış çok sayıda makaleleri ile Türkiye’de politik ekonomiye katkılarının  yanı sıra, özellikle politik ekoloji ve çevre iktisadı alanının gelişmesinin öncülerinden  olmuştur.  

     

    Dr. Zehra Yaşın 

    Koç Üniversitesi Ekonomi ve İşletme Bölümlerinden lisansını (2006), New York Eyalet  Üniversitesi Binghamton’dan yüksek lisans ve doktorasını (2014) “Sermaye, Ulus-devlet ve  Doğa: Petrol ve Musul’un Modern Dünya Ekonomisinde Yeniden Üretilmesi” başlıklı teziyle  tamamladı. Bir bölümü doktora tez çalışmasıyla eş zamanlı olarak, 2010-2021 yılları  arasında Ankara Bölgesel Kalkınma Ajans’ında Kalkınma Uzmanı olarak görev yaptı. Bu  süre zarfında, tarım, gıda, kırsal gelişme, kır-kent entegrasyonu, kentsel tarım, agroekoloji,  akıllı tarım gibi alanlarda Ankara Bölgesi özelinde küçük tarımsal üreticiler/çiftçiler, tarım-gıda  şirketleri, yerel yönetimler ve kooperatifler eksenli saha çalışmaları yürüttü; mevcut durum  analizleri, bölgesel program ve projelerin hazırlanmasında ve koordinasyonunda görev aldı. 2021 yılından itibaren Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde  çalışmaktadır. Özellikle Batı Asya ve Türkiye özelinde ama aynı zamanda dünya-tarihsel  perspektifte, petrol ekonomi-politiği ve sosyo-ekolojisi, politik ekoloji ve çevresel adalet  hareketleri, madencilik ve ekstraktivism, ulus-devlet formasyonu sermaye ilişkisi, Marksist  sosyal kuramlar gibi alanlarda çalışmalarını yürütmektedir. Journal of Peasant Studies,  Journal of Historical Sociology ve Perspectives on Global Development and Technology  (forthcoming) gibi dergilerde makaleleri yayımlanmıştır. 

     

    1. Tarihsel Çerçeve/Düzlem 

    Bu seminer 21. yy. tarım sorununu, iklim kriziyle küresel ölçekte görünür hale gelen küresel  ekolojik ya da sosyo-ekolojik krizle ilişkili bir dünya-tarihsel düzlemde el almayı  hedeflemekte. Bu düzlemin vurgulanmaya muhtaç bazı dinamikleri şu şekilde özetlenebilir: 

    — Küresel endüstriyel tarım-gıda sistemi toplam sera gazı salınımlarının üçte birinin,  toplam tatlı su kaynaklarının %70’inin ve tüm arazilerin %40’ının kullanımının, toplam  ekili tarım arazilerinin %33’ünün yem bitkisi üretim menzillerine dönüşümünün  sorumlusu olması; 

    — Küresel sosyo-ekolojik krizin birbiriyle ilişkili hem çevresel hem de toplumsal/insani alt  bileşenlerden oluşması: biyoçeşitlilikte azalma; toprak erozyonu ve bozunumu; gıda  ve yetersiz beslenme krizi (gıda fiyatları enflasyonu, gıdaya erişim, gıda güvenliği,  gıda atığı vb. alt bileşenleriyle); yerinden edilme, aşırı kentleşme (overurbanization) ve işsizlik krizi; geçici, güvencesiz ve enformel emek biçimlerinin artması; 

    — Sosyo-ekolojik krize yönelik, küresel sermaye tarafından neoliberal “gıda güvenliği” ve  “iklim güvenliği” politikaları çerçevesinde geliştirilen “yeşil”, “sürdürülebilir”, “eko”  çözümlerin hem tarımın, hem de biyosferin biyo-fiziksel sınır aşımını daha da  derinleştirmesi ve küresel ölçekte çevre mültecilerinin sayılarının artmasına neden  olması; 

    — Bunun en önemli aracının, küresel ölçekte toprak edinimi/ilhakı (gaspı)/kapma  yarışına (land acquisition/grab/rush) neden olan tek-tip ürün plantasyonlarının  genişlemesi (üretim sahasının mekânsal gelişimi) ve ekstraktivist üretim biçimlerinin  derinleşmesi (monopolistik, küçük üretilerce erişelemeyen, anti-ekolojik  biyoteknoloji/biyoekonomi ve/veya dijital teknoloji modelleriyle); 

    — Söz konusu plantasyonların “sürdürülebilir”, “iklim duyarlı”, “yeşil” tarım söylemleriyle  hem gıda, hem biyoyakıt, hem de yem olarak kullanımı mümkün olan esnek ürünlere  özelleşerek yerel gıda/ürün çeşitliliğini ve besin değerlerini yok etmesi ve gıda krizinin  daha da derinleşmesine yol açması; 

    — Anti-kapitalist çevre adaleti ve sosyal adalet hareketlerinin köylü/küçük  üretici/kırsal/”yerli” gibi toplumsal kesimlere doğru kayması ya da bu kesimlerin post kapitalist bir dönüşümün önemli dünya-tarihsel aktörleri haline gelmeleri; bu  hareketlerin gıda egemenliği, yerel otonomi, agroekoloji, iyi yaşam gibi  talep/yöntem/terminolojilerle kapitalist dünya sisteminin sosyo-ekolojik çelişkilerini  açığa çıkarmaları ve bu kapsamda tarımın politikleşmesi ve önemli bir politik araç  haline gelmesi. 

    2. Teorik Yaklaşım 

    Bu tarihsel düzlem bağlamında, 21. yy da tarım sorununu sermaye-emek ilişkisi ya da emek  değer teorisi analitik çerçevesinde anlaşılan bir kapitalistleşme/ kapitalist entegrasyon/  kapitalist genişleme süreci çerçevesinde anlamak tek başına yeterli değildir. Henry  Bernstein’in “tarım sorunu artık bir sermaye sorunu değil, emek sorunudur” önermesi de bu  sorunun özellikle 21. yy’daki tarihsel biçimini ve muhtevasını anlamak için yeterli değildir.  “Emek sorunu” kapitalist sermaye birikiminin sosyo-ekolojik alanlarda/biçimlerde ve ekstraktivist yöntemlerle derinleşmesiyle yeniden şekillenmekte ve dönüşmektedir. Bu  süreçleri anlamak ise bir yandan kapitalist gelişme ve diğer yandan da çevresel/sosyo ekolojik dönüşüm süreçleri arasındaki tarihsel ilişkiyi doğayı emek-değer teorisi analitik lensinin bileşenleri olan bir “üretim güçleri” ya da “emeğin enstrümanları” (“forces of  production” or “material instruments of labor”) yaklaşımıyla anlamının yetersizliğini görmeyi  gerektirir. Bu yaklaşım kapitalist gelişme-doğa/sosyal ekoloji ilişkisini doğanın “doğal kaynak”  biçiminde salt materyal bir “el konulması” (appropriation) sorunsalına indirgemektedir.  Böylece, bu ilişkinin doğanın toplumsal bir süreç olarak metalaşması, kapitalist değer  ilişkilerine entegrasyonu ya da değer birikimine katkısı kapsamında nasıl bir sosyo-ekolojik  dönüşüm süreci olduğunu anlamaktan uzaklaşmaktadır.  

    Bu teorik kritik çerçevesinde, bu seminerde; 

    — Marx’ın “değer-emek” teorisinin (Diane Elson’ın “value theory of labor” yaklaşımıyla) yöntemine, James O’Connor’ın “kapitalizmin ikinci çelişkisi” olarak gördüğü günümüzün küresel sosyo-ekolojik sorununun tarihsel düzleminde yeniden hayat  kazandırarak, 

    — Ve bu sorunun, post-kapitalist bir dönüşüm için gerekli sistem-karşıtı bir politik alanın  oluşmasında, politik ekoloji ile politik ekonomiyi entegre eden kritik bir perspektifle ele  alınmasına yönelik olarak 

    bir süredir kavramsallaştırmaya çalıştığım “değer-doğa” teorisini (“value theory of nature”) 21.  yy. tarım sorununun aynı zamanda bir “tarım-doğa sorunu” (“the agrarian question of nature”) olarak yeniden anlaşılmasında yeni bir analitik lens olarak tartışmaya açacağım.  

    3. Seminer Özeti 

    — Tarım sorununu sosyo-ekolojik bir sorun olarak görmek 

    — Kapitalist gelişme-doğa ilişkisi ve değer-doğa teoremi  

    — Mevcut “21 yy. tarım sorunu” formulasyonlarını “değer-doğa teorisi” perspektifinden  yeniden konumlandırmak ve anlamak 

    — Ekstraktivist birikim ve 21. yy. “tarım-doğa sorunu” sorunu 

    — Bu perspektifin politik sonuçları: yeni bir sınıf ve sınıf çatışması kavramı üzerinden  politik ekoloji  

    4. Seminer için Referans Kaynak(lar) 

     

    Zehra Taşdemir Yaşın (2022). “The environmentalization of the agrarian question and the  agrarianization of the climate justice movement,” The Journal of Peasant Studies, !”#$% ‘())*'(+,%&-./#&’01’0+020(0,,’)01303313’0”031

  • Kolektif Ekotarım:

    Longo Maï'de İnsanların Özyönetimi, Diğer Canlıların Yönetimi

    7. Seminer Bilgi Notu PDF

    Araştırmacı: Dr. H. Kiraz Özdoğan – Tartışmacı: Prof. Dr. Fuat Ercan

    Dr. H. Kiraz Özdoğan

    1984 İstanbul doğumlu olan H. Kiraz Özdoğan 2003’te Saint Joseph Lisesini, 2008’te Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinin Sosyoloji Bölümü’nü tamamladı. Yüksek lisansını Galatasaray Üniversitesi Siyaset Biliminde, doktorasını da  MSGSÜ Sosyoloji Bölümünde yaptı. Kolektif Ekotarım: Longo Maï’de İnsanların Özyönetimi, Diğer Canlıların Yönetimi (danş. Şentürk, Y.) başlığıyla 2019 yazında sundu. Kitaplaştırılmış haliyse 2022 yılında Longo Maï Bir Komün Deneyimi ismiyle yayınlandı.

    Tezden sonra büyük dedesi Sedat Aziz Erim’in Çarsancak günlükleri ve mektupları üzerine çalışmakla (Aslan ve Çelik 2021) birlikte ekoloji alanındaki çalışmalarına ağırlık vermeye devam etti. Sokak köpek yönetimi, Türkiye’de endüstriyel ağaçlandırma, İstanbul bostanları ve topraksız tarımla ilgili araştırmalar yaptı. Bunların bir kısmını yayına çevirdi.

    K. Özdoğan 2019’dan bu yana yarı zamanlı öğretim görevlisi olduğu Yeditepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nde ekoloji ve araştırma yöntemleriyle ilgili dersler vermektedir.

    Prof. Dr. Fuat Ercan

    Kamu Yönetimi bölümünde okuduktan sonra, siyaset ve sosyal bilimler, iktisat ve kentleşme alanlarında yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. Otuz yıl süresince üniversitede verdiği dersler, siyasal iktidarın isteği ve üniversite yönetiminin kararı ile son buldu. Para ve Kapitalizm, Modernizm Azgelişmişlik ve Kapitalizm, Eğitim ve KapitalizmToplumlar ve Ekonomiler adlı kitapları ile yakında çıkacak kolektif bir çabanın ürünü olan Kanal İstanbul Projesi’ndeki Türkiye kitabını derledi. Diğer yandan ulus- devlet ve sermayenin yıkıcı faaliyetlerinden etkilenen eğitim, sağlık, enerji, su ve ekoloji gibi alanlara ilgi duydu. Ulus- devlet ile sermayenin yıkıcı faaliyetlerine maruz kalanlardan işleyişin bilgisini alıp/aktarmaya devam ediyor.

    SUNUM PLANI

     

    1. Giriş: konu-sorunsal, Kolektif bir şekilde ekolojik tarım yapmak nasıl bir deneyimdir?
    Tarım yaparak hiyerarşiyi en aza indirme deneyimi; LM’deki insanların kendi aralarındaki hiyerarşiyi en aza indirme deneyimi + tarım için seferber edilen canlılarla ilişkiler


    2. Konu-sorunsalım nasıl oluştuğu, konjonktür ve kuramsal arka planı
    *Konjonktür, Gezi, kırsalda komün kurma, ekolojik tartışmaların yaygınlaşması: kolektif bir şekilde kırsalda ekolojik ilkelerle tarım yapmanın başka bir yaşamı kurmanın parçası olarak yaygınlaşması.
    *Akademik arka plan, müşterek literatürü, Foucault, Agamben (norm, iktidar), Butler (Performativite) antropolojik kaynaklar (Descola, P. Clastres), gündelik hayatın eleştirisi ve direnişler (Lefebvre, Braverman); araştırma yöntemlerinin eleştirisi katılımın gözlemi.
    Sosyal bilimlerde tarımın normatifliğini sorunsallaştırma. ANTROPONORMATiF. Tarım insan dışındakilere ne yapar? Diğer varlıkları sessizleştiren/fail olarak görmeyen, kaynak olarak temsil eden dili eleştirisi. Hayvan çalışmaları ve Bitki Çalışmaları. Etoloji ve bitki biyolojisi okumaları.
    ->Plumwood, Bookchin, Kovel, C. Adams, eko-Marksist, politik ekoloji… insanların birbiriyle kurdukları ilişkileri diğerleriyle ilişkilerimiziyle birlikte düşünmeye çağıran ele alan çalışmalardan da esinlenerek. Bu çerçevede ekolojik tarımın kolektif halini düşünmeye çalıştım. İKİ AKS
    (Çalışma sürecim: sadece LM olmayacaktı. Türkiye’de temaslarım, konuyu sınırlama…LM’de kalma sürecim, arşiv taraması.)


    3. 1. BÖLÜM: LM tarihi: birlikte düşünen. İki aksı
    *Neoliberal.- karşı, ücretli işçi olmayı tercih etmeme, özgürleşme pratiği, buyruksal olmayan ortam, özyönetim, kent-kır ikiliğinin ötesinde
    *Su, Buğday, koyun ve at çalıştırma, ormancılık…
    *Politik bir komün, göçmen dayanışma faaliyetleri, gazeteler, radyo, yeni gelenler


    4. 2. BÖLÜM: Gündelik yaşamın kolektifleşmesi, insanlar; ortaklaşma, farklılaşma ve zanaat
    * Altkonu-sorular: Politik olma ve hiyerarşiyi en aza indirme ilkeleriyle: Yemeğin ortaklaşması, Ekmek yapmak, Mülkiyetin kolektifleşmesiyle bireysel alanların kullanımı, toplantı deneyimleri, topluluğun oluşumunda sürekli yeni gelenler
    *Mekan, zaman, beden
    *Ortam (Foucault’nun kavramsallaştırmasını uyarladım). Buyrukçu olmayan, özyönetim çerçevesinde düzenleyen araçlar, hatırlatılan teamüller (Norm benzeri); herşeyin akışa bırakıldığı anlamına gelmiyor.
    ** Farklılıkların biraradalığı, yaratıcılığın geliştirilmesine izin veren mekanizmalar, her zaman olmasa da
    *** zaman kullanımı
    **** Özyönetimin tıkandığı zamanlar

    5. 3. BÖLÜM: Tarım için seferber edilen canlılarla ilişkiler: Özgürlük pratiğinin iktidar ile direniş arasında. Yönetim ve Etkileşim.

    Canis Politikaları (kurtlar, köpekler), Arıcılık, Bostancılık

    *Mekan: hayvanlar ve bitkiler, ahırlar, bostanlar, seralar
    *Bedenlerine müdahale: ırklaştırma, çeşit kategorisi: istenen özelliklerin bedende maddileşmesi, cinselliklerinin kontrol edilemesi. Dressage. Performativite.

    * Farklı çalışma rejimlerine (de) göre oluşturulan davranışlarını düzenleyen mekanizmalar, dispozitif. Özgür özneler.
    ** Hayvanların ve bitkilerin makine gibi istenenler doğrultusunda düzenlenemeyeceği, direndiği, kendi normlarını (Canguilhem) dayattığı ve direndiği. Heterotopikleştirebildiği.

    ** Etkileşim
    🡪 Tarımı yelpaze gibi düşündüğümü: end-organik ikiliği olarak düşünmediğimi. Tarımın araçtan amaca dönüşmesi.

  • Türkiye'de Kırda Sınıf Mücadelelerine Tarihsel Bir Bakış

    6. Seminer Bilgi Notu PDF

    Prof. Dr. Çağlar Keyder  

    Çağlar Keyder, Yale Üniversitesi Ekonomi Bölümü’ndeki lisans eğitimini 1969’da tamamladı. University of California, Berkeley Ekonomi Bölümü’ndeki doktorasını 1977’de tamamladı. 1977-1982 arasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde, 1994’ten itibaren New York Eyalet Üniversitesi Binghamton Kampüsü ile Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. 2014-2022 arasında Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde çalıştı. London School of Economics and Political Science, Oxford, Chicago ve Washington üniversitelerinde misafir araştırmacılık ve öğretim üyeliği yaptı. Emperyalizm, Azgelişmişlik ve Türkiye, Economic Growth in Britain and France 1780-1914: Two Paths to the Twentieth CenturyTürkiye’de Devlet ve Sınıflar, Ulusal Kalkınmacılığın İflasıMemalik-i Osmaniye’den Avrupa Birliği’ne ve Bildiğimiz Tarımın Sonu kitaplarının yanı sıra çeşitli ulusal ve uluslararası dergi ve derleme kitaplarda makaleleri yayımlandı. Contemporary SociologyNew Perspectives on Turkey ve International Journal of Middle East Studies dergilerinde yayın kurulu üyeliği, Journal of Peasant Studies ve Journal of Agrarian Change dergilerinde danışma kurulu üyeliği yaptı. 

    Doç. Dr. Burak Gürel 

    Burak Gürel, Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden lisans (2002), Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nden yüksek lisans (2004) derecelerini aldıktan sonra John Hopkins Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’ndeki doktorasını 2015’te tamamladı. Koç Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde çalışmakta ve aynı üniversiteye bağlı Asya Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin eş-direktörlüğünü yapmaktadır. Çin, Hindistan ve Türkiye’nin politik ekonomileri, kırsal kalkınma deneyimleri ve toplumsal hareketleri üzerine çalışan Gürel’in makaleleri Journal of Peasant StudiesJournal of Agrarian ChangeModern ChinaRural China, Review of Radical Political Economics, New Perspectives on Turkey, European Review, Praksis, Mülkiye Dergisi ve ODTÜ Gelişme Dergisi dahil çeşitli dergilerde ve derleme kitaplarda yayımlanmıştır. 

    Tartışma Soruları

        • Türkiye’de ekonominin ve tarımsal yapıların dönüşümü ile köylü hareketleri arasında nasıl bir ilişki var?  

        • Türkiye tarımında alt ve üst sınıfları kentsel ve tarım-dışı kesimlere karşı birleştiren mücadelelerin temel özellikleri (dönem, talepler, yöntem, vb.) nelerdir? 

        • Türkiye tarımında alt ve üst sınıfları karşı karşıya getiren mücadelelerin temel özellikleri (dönem, talepler, yöntem, vb.) nelerdir? 

        • Uzun dönemli bir perspektiften bakıldığında kırsal toplumsal hareketlerde sınıflar arası ittifaklar mı mücadeleler mi daha ağır basıyor?  

        • Devletin farklı tipte köylü hareketlerine verdiği farklı yanıtlar (havuç-sopa/taviz-baskı) köylülüğün politik tutumunu uzun vadede nasıl etkiliyor?      

      • Günümüzde kırsal bölgelerde madencilik faaliyetlerinin yaygınlaşması ve tarımda proleterleşmenin derinleşmesi kırsalda politik radikalleşme potansiyeli yaratıyor mu? 

      Sunum Planı

          • Türkiye’de tarım ve kır çalışmalarının kapatılması gereken büyük boşluğu: Sınıf mücadeleleri ve sınıf ittifakları  

          • Cumhuriyet döneminde sanayileşme ve kamu maliyesinin güçlendirilmesi amacıyla farklı dönemlerde gündeme gelen tarım vergisi, fiyat makası ve çalışma mükellefiyeti politikalarına köylülüğün verdiği tepkilerin sınıf ilişkilerine ve devlet politikalarına etkisi    

          • Topraksız ve az topraklı köylüler ile büyük toprak sahipleri arasındaki mücadelelerin seyri ve sonuçları 

          • Tarım işçileri, küçük çiftçiler ve tarım kapitalistleri arasındaki ilişkiler  

          • Kırdaki ekolojik mücadelelerin sınıfsal dinamikleri

          • Köylü hareketleri ile sağ ve sol siyasetler arasındaki ilişkinin tarihsel seyri      

        Tartışma Özeti

        Bu tartışmada Türkiye’deki tarım ve kır çalışmaları literatürlerinde uzun süre ihmal edilen köylü hareketlerine odaklanarak farklı kırsal sınıflar arasındaki mücadelelere ve ittifaklara dair tarihsel ve güncel bir analiz çabasına katkıda bulunmayı amaçlıyorum. Tartışmanın açılışını köylü hareketlerine ilişkin mevcut literatürün eleştirel bir değerlendirmesiyle yapacağım. Toprak işgali, grev, yürüyüş, miting, ürün saklama, vergi kaçırma, seçimlerde oy kullanma gibi (doğrudan ve dolaylı, aktif ve pasif) yöntemleri içeren geniş bir eylem repertuvarına sahip köylülüğün Türkiye’deki tarımsal ve siyasi dönüşümün önemli bir öznesi olduğunu savunarak devam edeceğim. Ardından yüz yıllık cumhuriyet tarihi boyunca (kimisi uzun süreli, kimisi geçici olarak) gündeme gelen toprak reformu, tarım vergisi, tarımsal sübvansiyon, çalışma mükellefiyeti, tarım işçilerinin hakları ve kırsal madencilik temaları etrafında gerçekleşen toplumsal hareketleri sınıf mücadelesi ve sınıf işbirliği/ittifakı kavramlarına başvurarak analiz edeceğim.  Toprak mülkiyetine ve tarım proletaryasına ilişkin sorunlarda alt ve üst sınıfların karşı karşıya geldiğini, diğer başlıklarda ise farklı kırsal sınıfları ortak kesen, kentsel ve tarım-dışı kesimlere karşı birleştiren (geçici veya uzun vadeli) ittifakların kurulabildiğini savunacağım. 

        Yalnızca çok partili yaşama geçildikten sonra değil tek parti döneminde de devletin köylü hareketlerine kayıtsız kalamadığını, yalnızca zora değil, maddi tavizlere de başvurarak bu hareketleri yatıştırmaya çalıştığına işaret edeceğim. Devletin köylü koalisyonu niteliğindeki hareketlere düşük vergi, yüksek sübvansiyon, çalışma mükellefiyetinin kaldırılması yoluyla tavizler vererek hem bu mücadelelerin kontrolden çıkmasını engellediğini hem de köylülük içindeki sınıfsal çelişkilerin patlayıcı biçimler almasını engellediğini ileri süreceğim. Dahası, 1960-1980 arasındaki toprak işgalleri gibi alt sınıfları seferber etme ve radikalleştirme potansiyeli taşıyan mücadeleler karşısında verilen dikkatli tavizlerin köylülüğün uzun vadeli politik davranışını azımsanmayacak ölçüde etkilediğini savunacağım. Nihayet, neoliberal dönemde (özellikle de AKP döneminde) madencilik faaliyetlerinin kırsal bölgelere doğru hızla yayılmasına karşı gelişen köylü direnişlerini sınıf mücadelesi-sınıf ittifakı spektrumuna yerleştireceğim, büyüme ve radikalleşme potansiyellerini tartışmaya açacağım. 

         

      • İklim Krizinin Tarım Gıda Sistemine Etkisi

        5. Seminer Bilgi Notu PDF

        Toplumsal Cinsiyet Boyutuyla Kentte Görünümü: İstanbul Örneği

        Prof. Dr. Saniye Dedeoğlu

        Saniye Dedeoğlu, Londra Üniversitesi SOAS’tan Kalkınma Çalışmaları alanında doktora derecesine sahiptir. Şu anda Abdullah Gül Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi’nde çalışmaktadır. Ayrıca İngiltere’de Southampton Üniversitesi Sosyoloji ve Sosyal Politika bölümünde ve Warwick Üniversitesi Etnik İlişkiler Araştırma Merkezi’nde çalışmalar yapmıştır.

        Editör olarak göver aldığı başlıca kitapları alfabetik sırayla; 2000’ler Türkiyesi’nde Sosyal Politika ve Toplumsal Cinsiyet, Gender And Society In Turkey, Kalkınma ve Küreselleşme ve Refah Devleti ve Kadın olarak sayılabilir. Ayrıca, Migrants, Work and Social Integration (Palgrave 2014), Women Workers in Turkey: Global Industrial Production in Istanbul (IB Trauris 2012), Syrian Refugees and Agricultural in Turkey: Work, Precarity, Survival (Bloomsbury Publications 2022) ve Göç ve Sosyal Dışlanma (Efil 2011) başlıklı kitapların yazarıdır. 

        Dr. Selma Değirmenci 

        Marmara Üniversitesi Kalınma İktisadı ve İktisadi büyüme bölümünde yüksek lisansını ve doktorasını tamamladı. 2000 sonrası Türkiye’de tarımda dönüşüm sürecini incelediği doktora çalışması 2021’de SAV yayınları tarafından “Türkiye’de Tarım Kapitalistleşirken” ismiyle yayınlandı. Doktora sırasında gittiği Girit Üniversitesi’nde gıda kooperatifleri ve alternatif ekonomiler üzerine alan araştırması yaptı. Kooperatifler, alternatif ekonomiler ve toplumsal cinsiyet tartışmalarına odaklanan “Yaşamı Örgütleyen Deneyimler” Özlem S. Işıl ile birlikte derlediği kitabı Notabene yayınlarından 2020 yılında yayınlandı. Tarım ve gıda başta olmak üzere, dayanışma ekonomileri, kooperatifler, toplumsal cinsiyet ve kadın araştırmaları alanlarında çalışmaktadır. Halen Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Araştırmaları Merkezinin yürüttüğü GenderEX projesinde çalışmakta ve Haliç Üniversitesi’nde “Çalışma Hayatında Toplumsal Cinsiyet” dersi vermektedir. 

        Tartışma Konusu

        Türkiye’de son dönemde yapılan iklim krizine odaklı çalışmalar önemli veriler sunmasına rağmen bazı eksiklikler barındırmaktadır. İklim krizi kendinden menkul ortaya çıkmamış toplumsal üretim ilişkilerimizin yarattığı ekolojik krizin sonucudur. Diğer krizlerde olduğu gibi iklim krizi de, krizi yaşayanları sınıfsal, cinsel, kültürel ve coğrafi farklılıklarına bağlı olarak etkilemektedir. Dolayısıyla, bu farklılıklar gözetilmeden yapılacak çalışmalar eksik kalacağı gibi var olan eşitsizlikleri de derinleştirecektir. Buradan hareketle son dönemde yapılan araştırmalarda da iki önemli eksiklikten bahsedebiliriz. Bunlardan ilki; iklim krizini tarım-gıda alanında inceleyen geniş çaplı alan çalışmalarının çoğunlukla toplumsal cinsiyet perspektifini taşımaması ve ikincisi de çalışmaların kır-kent ikiliğine düşerek iklim krizine karşı sorun/çözüm alanlarını “üretim alanına” sıkıştırılmasıdır. 

        Patriyarkal kapitalist birikim süreci: Üretim/yeniden üretim alanı- dolaşım-tüketim-yeniden değerlenme alanı olarak sayabileceğimiz bir döngüye sahiptir ve bu döngünün tümü birikim sürecini vermektedir. Bu noktada, sadece tarımsal üretim alanına sıkıştırılan çözüm önerileri ve çalışmalar yetersiz kalacaktır. İklim krizi ve tarım gıda krizini değerlendirirken kentleri sürece katmamak ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini görmemek, sorunu bütünlük içinde değerlendirmemizi ve gerekli çözüm önerilerini sunmamızı zorlaştıracaktır.

        Bu çalışma iklim krizine dair yapılan son dönem araştırmalarında gözlemlenen iki konudaki sınırlılıklar üzerine oluşturulmuş bir alan çalışmasına dayanmaktadır. Çalışmanın konusu; kentte tarım-gıda inisiyatiflerinde örgütlenen kişilerin iklim krizini nasıl algıladıkları, nasıl etkilendikleri, tarım-gıda sistemi ile iklim krizini nasıl ilişkilendirdikleri ve bu kişilerin iklim krize dair çözüm önerilerini toplumsal cinsiyet perspektifinden değerlendirmektir.  Çalışma; kentte gıda kooperatifi, bostan, gıda topluluğu ve organik pazarlarda faaliyet gösteren 11 kadın ve 11 erkek olmak üzere toplam 22 kişi ile yapılan  yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmelere dayanmaktadır. Çalışmanın amacı; alandan çıkacak verilerle, kentte iklim krizi ile tarım gıda krizinin yarattığı tahribata karşı toplumsal cinsiyet perspektifi ile kent ve kır bağlamında neler yapılabileceğinin potansiyellerini tartışmaya açmaktır.

        Sunum: İKLİM KRİZİNİN TARIM GIDA SİSTEMİNE ETKİSİ: Toplumsal Cinsiyet Boyutuyla Kentte Görünümü: İstanbul Örneği

            1. İklim krizi bağlamında tarım gıda çalışmaları 

            1. Araştırma alan

            1. Araştırma çıktıları
                  • İklim krizi kentte etkileri

                  • Toplumsal cinsiyet algısı

            1. Değerlendirme 

            Tartışma Soruları

            Bu çalışmanın ana sorunsalı kente yaşayanların iklim krizini nasıl gördükleri ve bu krizi tarım gıda alanıyla nasıl ilişkilendirdikleri ile çözüm önerilerini toplumsal cinsiyet perspektifi ile ele almak olacaktır.  

            Bu ana sorunsalı merkeze alarak üç alt sorunsalımız dile getirebiliriz. Bunlar; 

                • Kentte, tarım gıda insiyatiflerindeki kişilerin iklim krizinden nasıl etiklendikleri, 

                • tarım gıda ile iklim krizini nasıl ilişkilendirdikleri

              • krize dair çözüm olarak kendi deneyimleri ve kente dair beklentilerinin neler olduğudur. 

              Saniye Dedeoğlu

              Toplumsal Cinsiyetin Tarımsal Üretimde İşleyişi Üzerine Notlar (Kırsal Yansımalar)

                  • Ücretsiz aile işçiliği: tarımsal üretimde kullanılan emeğin feminzasyonu. Kadın istihdamı açısından okurken, aslında özellikle böyle toplumsal değişimlerin ve krizlerin etkisinin daha bariz hissedildiği dönemde, kadının tarımda kırsal alanlarda ücretsiz emeği hem tarımsal üretim hem de gıda güvenliği için önemi daha çok sorugulanmalı ve tartışılmalı. Tütün örneği, tarım işi kadın işi. Yaşlanan çiftçiler ve kırsalda yaygınlaşan tek kişiler haneler. Yaşlı tek başına yaşayan kadınlar. 

                  • Tarım işçiliği ve marjinal ve kırılgan grupların emeği içinde kadınlar ve toplumsal cinsiyet olgusu. 

                  • Kadınların ücretli emeği ve yeniden üretim emeği

                  • Kesişimsel Kırılganlık ve göçmen emeği

                • Ataerkil ittifak yaratma süreçleri ve toplumsal cinsiyet
              • Türkiye'nin Yeni Kooperatifleşme Hareketi ve Kamusallığın Dönüşümü

                4. Seminer Bilgi Notu PDF

                Uygar D. Yıldırım

                2006 yılında Marmara Üniversitesi Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme Bölümünde yüksek lisansını tamamlamıştır. Daha sonra İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi Anabilim Dalında “1980 Sonrası Türkiye Tarımında Yapısal Dönüşüm ve Mevsimlik Tarım İşçileri: Sakarya Örneği” Başlıklı tezini savunarak 2014 yılında doktora programını tamamlamıştır. 2009-2018 yılları arasında merkezi sınavla atandığı İstanbul Büyükşehir Belediyesinde Hukuk Muşavirliği departmanında dava takip memuru olarak çalıştıktan sonra görevine Gaziantep Üniversitesi, İslahiye İ.İ.B.F. Kamu Yönetimi Bölümünde doktor öğretim üyesi olarak devam etmektedir. Türkiye’de kırsal dönüşüm süreçleri, küçük köylülüğün/ üreticiliğin dönüşümü, mevsimlik tarım işçileri, tarımsal gıdanın ekonomi politiği ve üretici/tüketici kooperatifleri önde gelen akademik ilgi alanları arasında yer almaktadır.

                Seminer Bilgi Notu: Sunum Planı, Temel Sorular ve Tartışma Özeti

                Sunum Planı

                – Son dönemde alternatif gıda sistemlerinin gelişmesi sürecinde gündeme gelen kavramsal yaklaşımlara genel bir bakış; dayanışma ekonomileri, sosyal ekonomi, müşterekler…

                – Kamu, kamusallık kavramları üzerine hatırlatmalar, temel yaklaşımlar

                – Türkiye’nin farklılaşan, çeşitlenen, yaygınlaşan kooperatifleşme dinamikleri

                – Kamusal potansiyeller, imkanlar, sınırlar bakımından çeşitlenen, farklılaşan kooperatif deneyimleri

                Türkiye’de son yıllarda tarım ve gıda alanından diğer farklı sektör ve alanlara kadar kooperatiflerin yeniden gündeme gelmesinin arkasındaki toplumsal, siyasal dinamikler nelerdir?   

                Türkiye’de yeni bir kooperatifleşme hareketinin ortaya çıkması kamusallığın, kamuculuğun çözülme/dönüşme süreci içinde ne anlama gelmektedir? 

                Kooperatiflerin üstlendikleri rol ve işlevler bakımından vaat ettikleri kamusal pratikler neler olabilir? Kooperatiflerin kamusal alanın gelişmesi, genişlemesi bakımından katkıları ve sınırları nelerdir? 

                Kooperatiflerin yaygınlaştığı, çeşitlendiği ve kendi içinde farklılaşarak sayılarının gün geçtikçe arttığı bir dönemden geçiyoruz. Bu açından Türkiye’de son dönemde ağırlığı gıda alanında gelişen ancak yer yer bunun dışındaki alanlara da çıkan yeni bir kooperatif hareketinin geliştiğini söyleyebiliriz. Bu farklılaşan deneyimleri kavramsallaştırmak, kooperatiflerin niteliğini değerlendirebilmek, kooperatiflerin yeniden ortaya çıkışı ve yaygınlaşmasının nedenlerini sorgulayabilmek açısından ve ayrıca üstlendiği işlevlerin toplumsal sonuçlarını ele almak bakımından kamusallık kavramının işe yarayabileceğini düşünüyoruz. Basitçe ifade etmek gerekirse zenginleşirken, karmaşıklaşan kooperatif deneyimlerini anlamak, değerlendirmek açısından kamusallık kavramı bir hareket noktası olarak tercih edilmiştir. Son dönemde kamusallık ve kooperatifler arasında kurulan sıkı ilişkiyi bu kısa yazı sınırlarında tartışmaya çalışacağız.  

                Son 20 yıllık süreçte endüstriyel gıda sisteminin ve buna bağlı olarak şirketlerin hakimiyetinin ürettiği çok yönlü krizler yanında ulusal kalkınmacı devletin ürettiği kamusallıkların tasfiyesi toplumun geniş kesimlerince yeni alternatiflerin inşası, üretilmesi, geliştirilmesi yönünde güçlü bir arayış başlatmıştır. Ulusal kalkınmacı dönemden kalan kamuculuk pratiklerinin tasfiyesi, şirket egemenliğinin ürettiği toplumsal, ekolojik krizler yanında tarım ve gıda alanında 2000’li yılların başından bu yana yaşanan siyasallaşma süreci gibi çok çeşitli dinamiklerle yeni örgütlenme arayışları arasında güçlü bağlantılar olduğunu söyleyebiliriz.  

                Son dönemde özellikle üretim ve tüketim kooperatifleri, alternatif gıda sistemi arayışı içinde olan eleştirel, muhalif çevrelerin önem atfettikleri, kimi zaman bizzat kurucuları haline geldikleri önemli buluşma noktalarından biri oldu. Elbette bu süreç tarım ve gıda toplulukları, tohum dernekleri, kent bostanları gibi oldukça zengin deneyimler de üretti. Tartışmada bu deneyimler içinde kooperatifler üzerinde özel olarak duruldu. Çünkü kooperatifler tartışması ve bu alanda biriken deneyimler son dönemde sadece sisteme alternatif arayışlar içinde olan aktörler tarafından değil merkezi hükümet ve bakanlıklar, uluslararası ve yerelde etkili Stk’lar, yerel yönetimler tarafından da desteklenen, teşvik edilen bir örgütlenme çabasının aracı haline geldi. Diğer bir değişle alternatif olduğu kadar son dönemde egemen kamusallığın inşasında da kooperatiflere özel bir önem verildi. Özellikle kadınlara yeni kamusal alanlar vaat eden hem de kadın girişimciliğinin gelişmesi bakımından önemsenen kadın kooperatifleri, son dönemde yaygınlaşan deneyimlerin belki de en belirgin özelliklerinden biridir. Dolayısıyla tartışmada kooperatif tipi örgütlenmelere merkezi bir önem verilirken, bu örgütlenmeler sistem içinde taşıdığı roller, üstlendikleri kamusal görevler bakımından da farklılaşan, heterojenleşen bir alan olarak ele alınacaktır.  

                Özellikle sistem içinde alternatif arayışlar içine giren, yeni bir gıda sisteminin inşasına soyunan kesimler için kooperatiflerin yeni bir üretim, tedarik ve tüketim pratiğinin inşa edildiği yapılar olarak görüldüğünü söyleyebiliriz. İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlerin semt ve mahallelerinde kurulan tüketim kooperatifleri, kamuoyunda Ovacık Modeli olarak bilinen kooperatifleşme deneyimi gibi pratikler, gıda ve ekoloji alanındaki siyasal hareketliliğin kendi kamusal alanlarını üretme çabalarının ürünleri haline gelmiştir. Bu süreç kendi dilini de üretmektedir. Dayanışma ekonomileri, gıda egemenliği, agroekoloji gibi yeni tartışmalar, kavramlar antikapitalist söylemin güçlü olduğu bu tip kooperatiflerde üretilen söylemin temel hareket noktaları haline gelmektedir. Aynı zamanda politik söylem üretmenin ötesine geçerek endüstriyel gıda sistemi içinde küçük çatlaklar açma, aracısız yeni ilişki biçimlerinin inşası, insan merkezciliğin aşılması temelinde üretim olanaklarının sorgulanması bu kooperatiflerin önde gelen özellikleri olarak açığa çıkıyor. Söz konusu kooperatifler aynı zamanda yeni üretim ve tüketim ilişkilerinin imkanlarının tartışıldığı, tüketici ve üreticilerin doğrudan bir araya geldiği, gıdanın üretim/ tüketim ve yönetim bilgisinin yeniden kolektifleştirildiği deneyimler toplamı haline gelmiştir. Yeni bir dayanışma kültürünün örülmesi ve gıdanın iktisadi rasyonalitenin gereklerini aşan toplumsal, ekolojik ilkelerle tartışılması söz konusu yeni kamusallıkların en önemli özelliklerinden biridir. Sennet’in “Kamusal İnsanın Çöküşü” başlıklı çalışmasında; mağazalar, marketler, Avm’ler insanın kamusal özelliklerini budayan, onu tüketicilere indirgeyen mekanlar olarak ele alınıyor. Kısa hatlarıyla ele aldığımız antikapitalist vurgunun güçlü bir şekilde kendisini gösterdiği deneyimlerde ise üretim ve tüketim sürecinin toplumsal, siyasal niteliği daha güçlü bir şekilde pratiğe yansıyor. Kısacası kooperatifler son dönem gıda hareketinin ürettiği kamusallıkların yeni kurumsal yapılarından biri haline gelmektedir.      

                1970’lerin kooperatifleri ağırlıklı olarak kırsal kalkınma ve modernleşme süreçleri içinde taşıdıkları roller açısından önemseniyordu. Bu dönemin toplumsal hareketleri ve güçlü sendikalarıyla organik bağları olan farklı kooperatif tiplerinin var olmasına rağmen devlet kooperatifçiliğinin neoliberal dönem öncesinin kooperatifleşme geleneği içinde oldukça hakim bir rolü vardır. İçinden geçtiğimiz dönemde kooperatiflerin yerel/kırsal kalkınma paradigması içindeki yeri ve rolü önemini korumaya devam etmektedir. Ancak kooperatif tipi örgütlenmelerin önemli bir bölümü merkezi devletten ziyade ulusal ve uluslararası Stk’lar, kalkınma ajansları, yerel yönetimler gibi aktörlerle güçlü organik bağlar kurarak gelişim göstermektedir. Aynı şekilde kırsal kalkınma paradigması içinde çeşitli rol ve görevler üstlenen bu kooperatiflerin kurulmasında; yerelde kadın girişimciliğinin geliştirilmesi, üreticilerin kendi markalarını yaratması, organik tarımsal ürünler pazarının beraberinde getirdiği karlılık fırsatlarına erişim gibi çeşitli motivasyonlarının etkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu tip kooperatiflerin bir diğer özelliği devlet teşvik ve muafiyetlerinden yoğun olarak yararlanması kadar Stk’ların sosyal proje çalışmaları içinde dağıtılan fon ve hibelere yoğun olarak bağımlı olmasıdır. 11. Kalkınma Planında devlet destekleri kapsamına alınan sosyal kooperatifleri de yine bu başlık altında ele alabiliriz. Son dönemde bu alanda adı sıkça duyulan, sosyal kooperatifçilik alanında önemli çalışmalar yürüten Genç İşi Kooperatifi’nin web sitesindeki tanıma göre sosyal kooperatifler; devletin boşalttığı alanlarda kar amacı gütmeyen, kamu yararına yönelik mal ve hizmetler üreten yapılar olarak üretmektedirler. Kamu yönetim süreçlerinde yönetişim uygulamalarıyla paralel giden bu kooperatifçilik tipi bakanlıklar, yerel yönetimler, Stk’lar gibi aktörlerle birlikte sürdürülen sosyal projeler ve fonlar etrafında örgütlenmektedir. Anadolu’nun Gaziantep, Adana, Mersin gibi farklı kentlerinde kurulan kadın kooperatifleriyle de kendisini gösteren bu kooperatifçilik tipinde kadın emeğinin hane dışına çıkması, kamusal alana katılım potansiyellerinin gelişmesi bağlamında önemli fırsatların ortaya çıktığı düşünülebilir.  

              • 2000’li Yıllarda Türkiye’de Kamu Topraklarının Ticarileşmesi ve Özelleştirilmesi: Devletin Toprakla Kurduğu İlişkinin Dönüşümü

                3. Seminer Tanıtım Tartışma Metni PDF

                 Prof. Dr. Metin Özuğurlu

                ODTÜ Sosyoloji Bölümünden lisans (1986) ve yüksek lisans (1994), Ankara Üniversitesi, Siyasal  Bilgiler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünden (2002) doktora  derecesini aldı. Halen Ankara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünde öğretim üyesidir. Başlıca çalışma alanları emek çalışmaları, sosyal politika ve kuram, metodoloji  ve metot, tarımsal yapılar ve gıda sosyolojisidir. Küçük Köylülüğe Sermaye Kapanı (Notabene  Yayınları, 2011), Anadolu’da Küresel Fabrikanın Doğuşu: Yeni İşçilik Örüntülerinin Sosyolojisi (Kalkedon, 2008) başlıklı kitapları bulunmaktadır.

                (daha&helliip;)